24 Ekim 2016 Pazartesi

Sesli Çocuk Masalları Dinle



Sesli Çocuk Masalları Dinleme

Hikaye ve masalların çocuklar üzerindeki etkisinden kısaca bahsetmek gerekirse, masal ve hikayeler onların hayal gücünü geliştiren, sahip olacağı değerleri benimsemesini kolaylaştıran önemli bir unsurdur. Çocukluk döneminde bir çoğumuzun dedesi, ninesi, annesi veya babası uyumadan önce ninniler veya masallar anlatmıştır. Uyku öncesi masal dinlemek çocuklar için yapılabilecek en güzel ve en verimli etkinliktir. Bu masallar hiç şüphesiz çocukların gelişiminde çok olumlu izler bırakmıştır.

 Sesli Masal Dinle 

 Herkesin bir masal anlatıcısı olmayabilir bunu göz önüne alarak hazırladığımız masal sininniler temizde çocuklar için sesli masallar, görüntülü masallar, yayınlamaya başladık. Dünyaca ünlü masal ve fabl yazarlarının en güzel masallarını sesli ve yazılı olarak bir araya getirmeye çalıştık. Bunların yanında Türk masallarının vazgeçilmez karakteri Keloğlan’ın masallarını da sitemizde bulabilirsiniz. 

Masal anlatıcılığı basit görünen ama çok zor bir iştir. Ebeveynler çocuklarına masal anlatırken onları sıkabilirler, çocuklar bazen masalları dinlerken de sıkılabilir onun için sitemizdeki sesli masallar anne-babalar için destek amaçlıdır. Sıkılgan çocuklar görüntülü masallarda resimlere bakarak masal dinleyebilirler bu bir çok çocuğun hoşuna gideceğini düşünüyoruz.

Masallarımız arasında şiddet içeren, argo, küfürlü vs sözler bulunmaz. Bunlara çok dikkat ediyoruz. Özellikle dünya klasik masallar arasında kabul edilen masalları sitemizde yayınlamaya çalıştık. Pamuk Prenses’ten, Keloğlan’a, Külkedisi Sindirella’dan Nasrettin Hoca’ya kadar pek çok masal kahramanının sesli masallarını sitemizde sesli olarak dinleyebilir, görüntülü olarak izleyebilirsiniz. En güzel çocuk masallarını dinlemek için Masaldinle.org sitemize bekleriz.

3 Ekim 2016 Pazartesi

Kırmızı Benekli Kelebek




Kırmızı Benekli Kelebek Hikayesi

O gün dışarıda hava çok sıcaktı. Oya çiçek toplamak için kırlara çıkmıştı. Çiçek toplarken çok yorulduğunu hissetti ve bir ağaca yaslandı derin bir nefes aldı. Ama bir den uyuya kaldı ve bir rüya gördü. Rüyasında kırmızı benekli bir kelebek ona şarkı söylüyor ve dans ediyordu. Oya ise bu kelebeğin dans etmesini büyük bir hayran olarak izlemeye başladı. Şarkılarını da can kulağı ile dinledi. Uykusundan uyandığında ise kırmızı benekli kelebeği göremedi. Oya hemen eve gidip annesine durumu anlattı, ve ona sordu.

-Anneciğim kırmızı benekli kelebek nerede sordu Annesi Ne kelebeği diye sordu. Oya Kırmızı benekli güzel bir kelebek.O kelebek bana şarkı söyledi. Oya'nın annesi bu duruma güldü

- Sen herhalde bir rüya gördün kırmızı benekli kelebek sadece bir rüya kelebeğidir dedi. Oya birden onun kanatlarında parlayan yıldızları hatırladı ve sonra;

– O kelebek mutlaka gerçek olmalı ben onu bulmaya gideceğim dedi. Oya bunu ilk önce arkadaşlarına sordu.

-Kırmızı benekli kelebeği gördünüz mü? Arkadaşları;

-Hayır öyle bir kelebek olamaz demişler. Ama oya her yerde kırmızı benekli kelebeği aramaya devam etmiş. Gittikçe bir kartalın yuvasına gelmişti. Kartal orada tek başına oturuyordu. Oya bütün gün kırmızı benekli kelebeği aramış, ama ona bir türlü ulaşamamış. Sonunda çok geç olmadan evine geri dönmüş fakat çok yorulmuş. Hemen yatmak için odasına gitti ve uyumaya başladı. Rüyasında kırmızı benekli kelebek oya ya yine dans ediyor ve ona şarkılar söylüyordu. Oya kelebeğe sordu.

-Bütün gün seni aradım neredeydin Kelebek bu soruya cevap vermedi. Sonra dans etmeye devam etti. Sabah olunca oya durumu babasına da anlattı. Babası da ona

-Sen herhalde bir rüya gömüş olmalısın. Çünkü kırmızı benekli bir kelebek olamaz dedi Fakat oya diretti
-Ben bu kelebeğin gerçek olduğuna inanıyorum. onu arayıp bulacağım dedi. Oya daha sonra yine bütün gün kırmızı benekli kelebeği aradı. Ama yine bulamadı. Eve döndüğü zaman çoktan gece olmuştu ve gökyüzünde yıldızlar parlamaya başlamıştı. Oya birden kırmızı kelebeğin kanatlarındaki yıldızları düşündü.

-Eğer uyursam belki yine kırmızı benekli kelebeği görebilirim Ama o gece rüyasında kırmızı benekli kelebeği göremedi.Bir dere kenarını ve orada yüzen güzel ördekleri gördü. Ertesi sabah oya hemen dere kenarına doğru yürüdü. Sonra birden bire dans eden ve şarkı söyleyen kırmızı benekli kelebeği gördü Oya hemen sevinç içinde bağırdı.

-Ben senin gerçek bir kelebek olduğunu biliyordum.Benimle arkadaş ol beraber oynayalım demiş Kelebek hemen oya nın avucuna kondu daha sonra oya onu eve götürdü önce annesine ve sonrada arkadaşlarına gösterdi. Bir arkadaşların dan biri olan afacan kelebeği avucuna aldı.Ona bir şarkı söyletti daha sonra beraber dans ettiler. Oya bu yüzden afacana çok kızdı.

-Onun senin ile oynamasına izin veremem çünkü o kelebek benim kelebeğim dedi. Afacan Lütfen biraz benimle kalsın diye oyadan rica etti. Ama oya

-Bu imkansız çünkü o benim kelebeğim dedi ve kelebeği alarak gitti Oya dere boyunca yürümeye devam etti.Yorulduğu zaman kartalın yuvasına oturdu. Fakat kartal yuvasında yoktu. Oya kelebeğe;

-Haydi güzel kelebeğim,Şimdi benim için bir şarkı söyleyip dans et. dedi. Dedi ama kelebek hiç yerinden kıpırdamadı. Bütün gün bir çalının üstünde konup orada durdu. Oya kelebeği orada bırakıp hemen eve gitti ve annesine olanları anlattı. Annesi de ona

 -Onun arkadaşların ile oynamasına izin vermen lazımdı.Çünkü sevdiğin bir şeyi arkadaşların ile paylaşmayı öğrenmeli ve bunu yapmalısın dedi Oya annesinin bu sözlerine hak verdi.

-Peki anne haklısın bundan sonra bir kız olacağım ve sevdiğim bir şeyi paylaşacağım. dedi. Daha sonra hemen kartalın yuvasına gitti.Fakat ne yazık kelebek yerinde yoktu.Herhalde kartal onu yemişti. Oya bu duruma çok üzüldü ve yaptığı bu kötülükten de çok utandı. Bundan sonra iyi bir kız olacağına dair kendi kendine bir karar verdi Bir kaç gün sonra oya yine kırda çiçek toplamaya çıktı.Daha sonra da yine bir ağacın altında uyumaya başladı,rüyasında yine o kırmızı benekli kelebeği gördü.Buna çok sevindi.

 - Geldiğin için sana çok teşekkür ederim git benim arkadaşlarımla da oyna onlar da şarkı söyleyip dans et dedi. Kırmızı benekli kelebek ise Oya'nın dediklerini yaptı.

5 Nisan 2016 Salı

Karlar Kraliçesi Masalı



Karlar Kraliçesi Masalı

Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde develer berber iken pireler tellal iken, çok eski zamanlarda, uzak diyarlarda, büyük bir kentte iki küçük çocuk yaşarmış. Çok iyi arkadaş olan bu çocuklar, birbirlerini kardeş gibi severlermiş. Erkeğin adı Kay, kızın adı Gerda’ymış. Birbirleriyle oynar, hiç ayrılmazlarmış. Gerda’nın büyükannesi varmış. Büyükannesi bir çok masal bilir ve bunları çocuklara anlatırmış. Bir gün Kay ve Gerda oynarken büyükanne onları yanına çağırıp;

- " Çocuklar gelin bugün size yeni bir masal anlatayım. " demiş. Çocuklar büyükannenin yanına koşup, masalı dinlemeye başlamışlar. Büyükanne çocuklara kışın her tarafı kaplayan, bembeyaz örtüsüyle ünlü karlar kraliçesi’nin masalını anlatmış. Çocuklar büyükannenin anlattığı masalı dinlemişler ve sonra da sonra yatıp uyumuşlar. Ertesi gün uyandıklarında bütün her yerin bembeyaz karlarla kaplı olduğu görmüşler. Bütün çocuklar sokaklara çıkıp kızaklarla kaymaya başlamışlar. O sırada bir bir sürü beyaz geyiğin çektiği kocaman bir kızağın geçtiğini görmüşler. Çocuklar hemen bu büyük kızağın arkasına takılmışlar. Çocuklar biraz kızağın arkasında kaydıktan sonra çoğu kızağı bırakıp geri dönmüşler. İçlerinden sadece Kay, kızağı bırakmamış. Kentten uzaklaşmış olduğunun farkına varmamış. Bir müddet sonra kızak kendiliğinden durmuş. Bembeyaz peleriniyle kızaktan karlar kraliçesi inmiş. Kay, karlar kraliçesi’nin büyükannenin masalında dinlediği kraliçe olduğunu anlamış. Karlar Kraliçesi Kay’a:

-" Çok üşümüşsün gel yanıma otur, demiş. Kay, Karlar Kraliçesi’nin yanına oturup onun verdiği pelerine sarılınca, üşümesi geçivermiş. Karlar Kraliçesi de yanında uyuyakalan çocuğu alıp şatosuna götürmüş. Karlar kraliçesi yakaladığı çocukları şatosuna götürüp buzla kaplarmış. Kay’ı da bu şekilde buzdan bir heykelcik yapıvermiş. Kay’dan uzun süre haber alamayan, onu çok merak eden Gerda, arkadaşını aramaya başlamış. Karlarla kaplı ormana doğru yola çıkmış. Kay'ı ararken küçük bir kulübe görmüş. Kulübeye yaklaşınca kapıyı yaşlı bir kadın açmış. Bu kadın yaptığı iyiliklerle tanınan bir büyücüymüş. Gerda" ya :

- " Buraya neden geldiğini biliyorum , arkadaşın Kay’ı arıyorsun. Bakalım bahçedeki karga Kay'ın yerini biliyor mu? " diyerek Gerda’yı arka bahçeye götürmüş. Gerçekten bahçede bir karga dalda bekliyormuş. Kargaya Kay’ın nerede olduğunu sormuşlar. Karga da onlara:

- "Kay’ın nerede olduğunu ancak ormanda yaşayan küçük kız bilebilir, demiş. Gerda, yaşlı kadından izin isteyip yoluna devam etmiş. Ormanda dolaşırken çok güzel bir kulübe görmüş. Kulübenin kapısı açılmış. İçeriden karakarganın bahsettiği küçük kız çıkmış. Gerda’ya:

- " Ben de senin gelmeni bekliyordum, demiş. Gerda’yı içeri alıp ateşin başına oturtmuş. Gerda'ya yiyeceklerden vermiş. Yemekleri bitince birlikte uyumuşlar. Sabah olunca, küçük kız Gerda’yı kulübenin yanındaki samanlığa götürmüş. İçeride geyikler , güvercinler varmış. Güvercinler ötmeye başlamışlar. Küçük kız güvercinlerin dilinden anlıyormuş. Gerda’ya güvercinlerin ne demek istediğini anlatmış.

- " Güvercinler, Kay’ı Karlar Kraliçesi’nin kaçırdığını, onu şatosunda hapsettiğini, oraya nasıl gidileceğini geyiklerin bildiğini, söylüyorlar, " demiş. Bu iki küçük kız geyikleri kızağa bağlamışlar, yola çıkmak için hazırlık yapmaya başlamışlar. Gerda küçük kıza, kendisine yardımcı olduğu için teşekkür etmiş. Vedalaşmışlar ve Gerda geyiklerin çektiği kızakla yola çıkmış.

Gerda günlerca yol gitmiş. Dünyanın en kuzey ucuna, bembeyaz kar örtüsünden başka hiçbir şeyin görülmediği yerlere varmış. Burada lapa, lapa kar yağıyormuş. Geyikler biraz daha gittikten sonra bembeyaz bir şatonun kapısının önünde durmuşlar. Gerda, Karlar Kraliçesi’nin şatosuna geldiklerini anlamış. Şatodan içeriye girmiş. Şatonun içi de dışı gibi beyazmış. Gerda, şatonun içinde yürümeye başlamış. Bir yandan da Kay’a sesleniyormuş. Şatoda kendi sesinin yankısından başka hiç ses yokmuş.

Gerda, buzdan bir kapı görmüş. Kapıyı açıp içeriye bakınca odanın ortasında Kay’ı donmuş bir şekilde bulmuş. Sanki buzdan bir heykelcik gibiymiş. Gerda, Kay’ın ölmüş olduğunu zannedip başlamış ağlamaya. O kadar çok ağlamış ki gözünden akan yaşlar yere dökülmeye başlamış. Gerda’nın gözlerinden akan yaşlarla, dondurulmuş Kay’ın buzları erimeye başlamış. Üzerini kaplayan buzların erimesiyle Kay kendine gelip konuşmaya başlamış:

-" Gerda, seni gördüğüme çok sevindim, demiş. Gerda da Kay’ın ölmediğine çok sevinmiş. Kay, karlar kraliçesi’nin şatodan ayrıldığını fakat her an geri gelebileceğini söylemiş. Hemen şatodan çıkıp geyiklerin çektiği kızağa binmişler. Bu uzak ayrılıp evlerine geri dönmüşler. Yaşadıkları bu macerayı ikisi de unutamamış bir daha evlerinden fazla uzaklaşmamışlar ve sadece büyükannenin masallarını dinlemişler.

Gökten üç elma düşmüş biri masalın yazarının başına biri okuyanın ve biride masalı dinleyen güzel çocuğun başına....

Rapunzel Masalı



Rapunzel Masalı

Bir kadınla kocasının çocukları yokmuş ve çocuk sahibi olmayı çok istiyorlarmış. Bir süre sonra kadın bir bebek beklediğini fark etmiş. Birgün pencereden komşu evin bahçesindeki güzel güzel çiçekleri, sebzeleri seyrederken kadının gözleri ekilmiş özel bir tür marula takılmış. O anda sanki büyülenmiş ve o marullardan başka birşey düşünemez olmuş..

- "Ya bu marullardan yerim yada ölürüm " demiş, kendi kendine yemeden içmeden kesilmiş. Zayıfladıkça, zayıflamış. Sonunda kocası kadının bu durumundan öylesine endişelenmiş endişelenmiş ki yandaki bahçenin duvarına tırmanmış. Bahçeye girmiş ve bir avuç marul toplamış. Ancak o bahçeye girmek büyük bir cesaret istiyormuş. Çünkü bahçe güçlü bir cadıya aitmiş. Kadın kocasının getirdiği maruları afiyetle yemiş. Ama bir avuç yaprak ona yetmemiş. Kocası ertesi günün akşam çaresiz tekrar bahçeye girmiş. Fakat cadı pusuya yatmış onu bekliyormuş. Bahçeme girip benim marullarımı çalmaya nasıl cesaret edersin sen diye bağırmış. Bunun hesabını senden soracağım. Kadının kocası yalvarmaya başlamış. Karısının marullarının çok canı çektiğini söylemiş. Cadı o zaman

- " Alabilirsin ama bir şartım var bebeğiniz doğar doğmaz onu bana vereceksiniz. " Kadının kocası korkudan bu şartı kabul etmiş. Birkaç hafta sonra bebek doğmuş. Hemen o gün cadı gelip bebeği almış. Bebeğe RAPUNZEL adını vermiş. Çünkü bebeğin annesinin yediği marul türünün ismi RAPUNZEL 'miş. Cadı küçük kıza çok iyi bakmış. Rapunzel 12 yaşına gelince çok güzel bir kız olmuş. Cadı Rapunzel ' i bir ormanın içinde yüksek bir kuleye yerleştirmiş. Bu kulenin hiç merdiveni yokmuş. Sadece en tepesinde küçük bir pencere varmış. Cadı onu ziyarete geldiğinde aşağıdan uzat altın sarısı saçlarını diye seslenirmiş. Rapunzel uzun örgülü saçlarını penceden uzatır cadıda saçlarına tutunup tırmanırmış.

Birgün bir kralın oğlu avlanmak için ormana girmiş. daha çok uzaktayken birinin söylediği şarkıyı duymuş. Sesi izleyerek kuleye varmış. Bakınmış kuleye çıkılacak bir merdiven görememiş. Prens cadının kuleye nasıl çıktığını öğrenene kadar hergün gelmiş ertesi gün " Rapuzel uzat altın sarısı saçlarını " diye seslenirmiş. Sonrada kızın saçlarına tutunup bir çırpıda yukarı tırmanırmış. Rapunzel biraz korkuyomuş. Prens ona şarkı söylerken sesine aşık olduğun anlatınca Rapunzel in korkusu yatışmış. Prens Rapunzele evlenme teklif etmiş. Fakat Rapunzel in o kuleden kaçması mümkün değilmiş. Rapunzel in aklına bir fikir gelmiş. Prens gelirken her geldiğinde bir ipek çilesi getirirse rapunzel bunları ekleyerek bir merdiven yapabilirmiş. Herşey yolunda gitmiş fakat Rapunzel birgün

" Anne prens senden daha hızlı tırmanıyor saçlarıma "diyince herşey ortaya çıkmış. Cadı " Sen beni nasıl aldattın ben seni her türlü kötülükten korumaya çalışıyorum " demiş ve Rapunzel in saçlarını kesmiş ve onu çok uzak bir ormandaki çöle göndermiş. Cadı kulede kalıp prensi beklemiş. Prens gelmiş seslenince cadı Rapunzel den kestiği saçları aşağı uzatmış. Prens yukarı tırmanınca cadıyla karşılaştığında kendisi aşağı bırakmış. Ölmemiş fakat yerdeki dikenler gözlerine batmış gözleri görmemeye başlamış. Yıllarca ormanda gözleri girmeden Rapunzeli arayarak dolaşıp durmuş.

Birgün Rapunzel in yaşadığı köye varmış. Uzaklardan güzel bir ses gelmiş kulaklarına Rapunzel diye seslenmiş. Rapunzel prensi görünce iki damla mutluluk gözyaşı prensin gözlerine akıp bir mucize olmuş ve prensin gözleri açılmış ve gözleri görmeye başlamış. Birlikte mutlu bir şekilde prensin ülkesinde yaşamaya gitmişler . Mutlulukları ömür boyu sürmüş.

15 Mart 2016 Salı

Masal,Çocuklarımızın Gönlüne Açılan Kapı



  ÇOCUKLARIMIZIN GÖNLÜNE AÇILAN KAPI; MASAL DİYARI

Masallar geçmişten gelen ve günümüze taşınan kültür mirasında önemli bir konuma sahip. Çocuklar için hazırlanmış bir masal sitesi gibi görünse de asılda büyükler için hazırlanmış demek daha doğru. Okumalılar ki çocuklarına anlatsınlar, gelecek nesillere aktarabilsinler. Hepimiz masalların çocukluğumuzda nasıl bir yer tuttuğunu hatırlamışızdır. Kimin zaman dedemizden kimi zaman ninemizden, annemizden ya da babamızdan sabır ve merakla dinlediğimiz masallar… Küçükken dinlediğimiz masallar bugün bile aklımızda kaldıysa eğer, geçmişle geleceği birbirine bağlamayı becermiş demektir.

 Öncelikle masal oku com masal sitesi çok iyi tasarlanmış bir site, ekranın sağ alt tarafına doğru olan kategoriler kısmı web sitesinin kullanımını kolay hale dönüştürüyor. Zaten çocuk masalları adına istediğiniz herşeye bu menüden ulaşabiliyorsunuz. Peki bu kategoriler neler? Yerli masallar olarak; Türk masalları, Mevlana masalları, Nasrettin hoca masalları keloğlan masallar ve çerkes masalları başlıca olanları. Yabancı masallar olarak Andersen masalları ve La Fontaine masalları var. Diğer kategorilerde ise çocuk kitapları, çocuk masalları, çocuk şiirleri, çocuk hikayeleri, görüntülü masallar, hatta İngilizce masallar bile var.

Bunların dışında, bilgi diyarı gibi çeşitli ayrıntılar içeren bir kategori daha mevcut, buradan masal anlatım tekniklerini öğrenebiliriz. Üstelik bunların hepsi ücretsiz. Sizde çocuklarınızın hayal dünyasını geniş tutmak, onları geleceğe daha güzel hazırlamak ve büyüdüklerinde bile sizi unutmamalarını sağlamak adına masalları öğrenin ve çocuklarınıza anlatın. Kültür mirasımızın gelecek nesillere aktarılması adına bu çok önemli. Masal Oku sitemizde bu noktada iyi vakit geçirebileceğiniz, çocuklarınız için birçok masal öğrenebileceğiniz nezih bir site. Faydalanmayı ihmal etmeyiniz.

29 Kasım 2015 Pazar

Çocuklara Masal Okuyun






Masal Okuma Sitesi 


Masal okuma çocukların zihinsel gelişimine katkı sağlar, çocukların hayal dünyalarını genişletir, çocukları hayata hazırlar. Masallarda her zaman iyiliğin mutlaka kazandığı kötülüğün ise her zaman sahibine zarar verdiği anlatılır. Çocuklarımızın ruhsal ve zihinsel gelişimine katkıda bulunmak için bir masal okuma sitesi hazırladık.

Masal okuma sitemizde çocukların hayal dünyasını geliştirmek ve onlara farklı pencerelerden hayata bakmayı öğretmeyi amaçlıyoruz. Dünyaca ünlü seçme masallar ve Türk kültürünü oluşturan masalları özenle çocuklarımız için seçiyor ve sitemizde yayınlıyoruz. Türk kültürünün en önemli masal kahramanı şüphesiz keloğlan’dır. Keloğlan tiplemesi masallarda daima iyilik, doğruluk, dürüstlük ve çalışkanlığı sembolize eder. Bu bağlamda çocuklarımızın bu masalları okumasını ve geleceğe aynı perspektifte bakmalarını amaçlıyoruz.

Masalları öğretmek, nesilden nesile aktarılmasını sağlamak, evrensel değerleri, “doğruluk, iyilik,dürüstlük, çalışkanlık” gibi temel öğretileri çocuklarımıza aktarmak hepimizin vazifesidir. Masal sitemizin adresi masal sitemizi inceleyebilir, katkıda bulunmak için bizlere yardımcı olabilirsiniz. her zaman iyiliğin doğruluğun ve dürüstlüğün hakim olması dileği ancak yeni kuşaklara verilen öğütlerle gerçekleştirilebilir.

28 Kasım 2015 Cumartesi

Pinokyo Masalı



Pinokyo Masalı

Bir varmış, bir yokmuş çook eski bir zamanda küçük bir kasabada Geppetto adında ihtiyar bir oyuncakçı yaşarmış. Yaptığı tahtadan oyuncakları satarak geçimini sağlarmış. İhtiyar oyuncakçının hayatta üzüldüğü tek şey bir çocuğunun olmamasıymış. Bir çocuğunun olması için neler vermezmiş ki. Bir gün yeni bir oyuncak yapmak için ormana gidip kütük aramaya başlamış. Derken tam aradığı gibi bir kütüğü bulmuş.

– İşte tam aradığım gibi bir kütük. Bununla çok güzel bir kukla yapacağım, diye sevinerek kütüğü sırtladığı gibi oyuncakcı dükkanına taşımış. Tezgahın üzerine koymuş. Başlamış yontmaya. Geppetto kütüğü yonttukça kütükten “ah ah!” diye sesler geliyormuş. Geppetto usta: “Nereden geliyor bu ses,, diye düşünmüş. “Herhalde bana öyle geldi” diye içinden geçirmiş. Derken kuklanın önce kafası sonra da vücudu daha sonra da kolları ile bacakları şekillenmeye başlamış. Geppetto usta en sonunda kuklayı bitirmiş. Onu sandalyenin üzerine oturtmuş. Ortalığı temizlemeye başlamış. O ortalığı temizlerken, “Merhaba” diye bir ses duymuş. Sesin nereden geldiğini anlamak için başını çevirmiş. Ortalıkta sandalyenin üzerinde oturmakta olan kukladan başka kimsecikler yokmuş. Yine yanıldığını düşünerek işine devam etmiş. Az sonra kukla oturduğu sandalyeden hopladığı gibi odanın içinde dansetmeye başlamış. Olanları gören Geppetto ustanın şaşkınlıktan ağzı bir karış açılmış.

– Aman Allahım! Bu kukla canlı. “Tam da benim istediğim gibi bir çocuk” demiş. Etten kemikten değilmiş ama tıpkı bir çocuk gibi gülüyor, koşuyor, oynuyormuş. Kukla çocuğu kucağına alıp;

 – Sen gerçek bir çocuk gibisin. Senin adın Pinokyo olsun, demiş. Artık Geppetto ustanın hiç canı sıkılmıyor, günlerini Pinokyo ile ilgilenerek geçiriyormuş. Bir süre sonra Pinokyo’nun okula gitmesi gerektiğini düşünmüş. Ancak Pinokyo’nun ne defteri varmış ne kalemi. Geppetto ustada da hiç para olmadığından paltosunu satarak, aldığı parayı Pinokyo’ya vermiş.

 – Al oğlum bu parayla kendine defter kalem al. Güzelce okuluna git, demiş. Pinokyo parayı avucuna almış yola koyulmuş. Neşe içinde yürüyormuş. Merakla etrafına bakınıp, yol üzerindeki dükkanları, pazar tezgahlarını, bağıran insanları izliyormuş. Bu arada yolun başındaki kalabalık dikkatini çekmiş. Kalabalığın arasına dalıp ne olduğunu öğrenmeye çalışmış. Kalabalığın önünde kocaman renkli bir çadır duruyormuş. Bu şehre yeni gelen sirkin çadırıymış. Çadırın önündeki palyaço bağırarak müşteri topluyormuş. Pinokyo çadırın içerisinde ne olduğunu merak edip, kalabalığın arasından geçip çadıra girmek istemiş. Palyaço, Pinokyo’ya içeri parasız girilemeyeceğini söylemiş. Pinokyo içeride olanları çok merak ettiğinden, Geppetto ustanın okula gitmesi için verdiği parayı uzatmış. İçeriye girince çadırın ortasına kurulan sahnede oynayan kuklaları görmüş.

– Hey! Bunlar da benim gibi tahtadan, diyerek sahneye kuklaların arasına çıkmış. Kuklaları izleyen kalabalık Pinokyo’ya kızmış.


– Çekil oradan sahneyi görmemizi engelliyorsun, diyerek azarlamışlar Pinokyo’yu. Ancak sahnenin yukarısında kuklalara bağlı olan ipleri tutan sirk sahibi canlı bir kukla gördüğü için çok sevinmiş. “Böyle ipleri olmadan hareket edebilen bir kukla bana çok para kazandıracak” diye düşünmüş. Oyun biter bitmez Pinokyo’yu yakaladığı gibi kafese kapatmış. Pinokyo başına gelenlerin kendi suçu olduğunu Geppetto ustanın sözünü dinleyip okula gitse bunların hiçbirinin olmayacağını düşünerek, ağlamaya başlamış. Pinokyonun pişman olduğunu gören iyilik perisi hemen onun yanına giderek;

– Babanın sözünden çıkmamalıydın! Ama pişman olduğunu görüyorum. Bunun için seni kurtaracağım. Ama bir daha yaramazlık yapma! Bu da sirke verdiğin para. Onu sakın boş yere harcama. Doğru okuluna git, diyerek Pinokyo’yu sirkin dışına çıkarmış. Pinokyo paralar elinde okula doğru yol almaya başlamış. Bir yandan da şarkı söylüyormuş. Pinokyo’nun şarkı söyleyerek yürüdüğünü gören kurnaz tilki ve arkadaşı kedi “Bu kukla ne kadar da neşeli, şunun bir yanına gidelim” diyerek Pinokyo’nun önüne çıkmışlar.

 – Hayrola Pinokyo? Böyle neşeli neşeli nereye gidiyorsun? Diye sormuşlar. Pinokyo da:
 – Kendime defter kalem alıp okula gideceğim, demiş. Kurnaz Tilki:
– Defter, kalem alacak paran var mı? Diye sormuş. Pinokyo, babasının verdiği paraları göstermiş. Paraları gören kurnaz tilki ve kedi bir oyun oynayıp bu paraları almaya karar vermişler. Pinokyo’ya: – Okula gidip de ne yapacaksın? Bizim dediklerimizi yaparsan zengin olursun. Sen o paraları bize ver, biz de götürüp sihirli tarlaya ekelim. Senin de bir para ağacın olur, ihtiyacın oldukça bu ağaca gider, meyveleri olan paraları toplarsın, demişler. Hiç böyle şey olur mu? Ama Pinokyo söylenenlere inanmış elindeki paraları kurnaz tilkiye teslim etmiş. Paraları alan kurnaz tilki ve kedi hemen oradan uzaklaşmışlar. Tek başına kalan Pinokyo’nun yanında iyilik perisi belirivermiş. Pinokyo’ya:

– Defter kalem aldın mı Pinokyo? Diye sormuş. Oysa peri paraları kurnaz tilkiye kaptırdığını biliyormuş. Sakın yalan söyleme yoksa seni cezalandırırım, diye uyarmış. Pinokyo uyarıya aldırmadan yalan söylemiş.

– Defter, kalem aldım. Onları okula bıraktım, deyince yalan söylediğinden dolayı burnu uzamaya başlamış. Peri, Pinokyo’nun doğru söylemesi gerektiğini söyledikçe, Pinokyo başka yalanlar uyduruyor, burnu da uzadıkça uzuyormuş. Artık öyle bir hale gelmiş ki kafasını hiç bir tarafa çeviremez olmuş. En sonunda yaptığı hatayı anlamış, işin doğrusunu periye anlatmış, peri de akıllanan Pinokyo’nun burnunu eski haline döndürmüş. Bir sihir yaparak kurnaz tilkiye kaptırdığı paraların, Pinokyo’nun eline geri gelmesini sağlamış. Pinokyo’yu uyararak;

– Bu paraları boşyere harcama, doğru okuluna git, diyerek ortadan kaybolmuş. Pinokyo paralar elinde yine şarkı söyleyerek yürümeye başlamış. Tenha bir yerden geçerken birisinin yüksek sesle güldüğünü işitmiş. Aynı anda karşısına kendisini hapseden sirk sahibi çıkıvermiş.

– Gel bakalım buraya seni yaramaz. Geçen sefer elimden nasıl kaçtın bilmiyorum ama şimdi senin cezanı vereceğim, diyerek Pinokyo’yu kollarından tuttuğu gibi denize atıvermiş. Pinokyo denize düşünce, suyun üzerinde kalmış. Dibe batmıyormuş, çünkü Pinokyo tahtadan bir kukla olduğu için su kendisini kaldırıyormuş. Suyun üzerinde böyle batmadan kalmak Pinokyo’nun hoşuna gitmiş. Kollarıyla bacaklarını oynatarak yüzmeye başlamış. Kıyıya doğru yüzerken birden ne olduysa olmuş.

Pinokyo kendisini karanlık bir yerde buluvermiş. Meğerse Pinokyo’yu kocaman bir balık yutmuş. Şimdi Pinokyo balığın midesinde duruyormuş. Pinokyo balığın midesinde bekleye dursun, biz gelelim Geppetto ustaya. Geppetto usta eve gelmeyen Pinokyo’yu çok merak etmiş. Paltosunu da Pinokyo’yu okula göndermek için sattığından hasta olmuş. Oğlu Pinokyo’yu aramak için hasta hasta yollara düşmüş. En sonunda Pinokyo’nun denize atıldığı yere varmış. Buradaki balıkçılara oğlunu görüp görmediklerini sormuş. Balıkçılar da sirk sahibinin, Pinokyo’yu denize attığını gördüklerini söylemişler. Geppetto usta balıkçılardan birisine, kayığıyla denize açılıp oğlunu bulmaya yardım etmesi için yalvarmış. Geppetto ustayı tanıyan ve onun ne kadar iyi bir insan olduğunu bilen balıkçı, bu isteği geri çevirmemiş. Birlikte kayığa binip denize açılmışlar. Kayık bir süre yol aldıktan sonra şiddetli bir rüzgar çıkmış. Büyüyen dalgalara kayık daha fazla dayanamamış, birdenbire devrilivermiş. Balıkçıyla, Geppetto usta kendilerini bir anda dalgaların arasında buluvermişler.

Geppetto usta hem yaşlı olduğundan hem de yüzmeyi bilmediğinden denizin dibine doğru batmaya başlamış. Bu sırada Pinokyo’yu yutan balık, Geppetto ustayı da yutmuş. Geppetto usta da balığın boğazından kayıp midesine girivermiş. Balığın midesinde ağlayan bir çocuğun sesini duymuş. Bu sesi hemen tanımış. Bu, oğlu Pinokyo’nun sesiymiş. Geppetto usta oğlunu bulduğu için çok sevinmiş. Pinokyo’ya:

– Pinokyo, oğlum ben baban, Geppetto. Hayatta olduğuna çok sevindim. Seni o kadar çok merak ettim ki. Babasının sesini işiten Pinokyo gözyaşları içerisinde boynuna sarılmış.

– Senin sözünü dinlemediğim için çok özür dilerim babacığım, beni affet bir daha sözünden hiç çıkmayacağım, diyerek gözyaşı dökmüş. Pinokyo’nun gerçekten de pişman olduğunu gören peri kızı onları kurtarmaya karar vermiş. Geppetto ustayla, Pinokyo’yu balığın midesinden çıkarıp karaya çıkartmış. Kurtulduklarına çok sevinen Pinokyo, babasının elinden tuttuğu gibi evlerinin yolunu tutmuşlar. Pinokyo o günden sonra o kadar akıllı bir çocuk olmuş ki babasının sözünden hiç çıkmamış. Her gün okuluna gitmiş. Okul çıkışı ise babasının yanına koşarak ona işlerinde yardım etmiş.

Peri kızı da Pinokyo’nun çok iyi bir çocuk olduğunu görüp onu ödüllendirmeye karar vermiş. Pinokyo’nun artık tahtadan değil de etten kemikten normal bir çocuk olması için büyü yapmış. Büyü gerçekleşmiş. Pinokyo gece yatağında, uyumak üzereyken birdenbire normal bir çocuğa döndüğünün farkına varmış. Artık tahtadan değil, etten kemikten bir çocukmuş. Sevinçle yatağından fırlayarak babasının yanına koşmuş. Geppetto usta, karşısında Pinokyo’yu bu şekilde görünce dünyalar onun olmuş. “En sonunda benimde gerçek bir oğlum oldu” diyerek sevinç gözyaşları içerisinde oğluna sarılmış. Baba oğul ömürlerinin sonuna kadar mutlu yaşamışlar